Selam ile…
Bilgiyi tekeline aldığını iddia ederek, dilediği biçimde işlemeye kalkan Batı medeniyeti, hadiseleri de bu minvalde keyfi olarak değerlendirip kendi dışında hiçbir medeniyeti kabul etmeyen bir anlayışla kontrolü ele alarak dünyanın geri kalanına yön vermeye çalışmaktadır. Bu şekliyle kendi gibi düşünen, hareket eden, ortaya koyduğu anlayış çerçevesinde hadiselere bakan, düşünmesini de yine kendi belirlediği kalıplar üzerinden gerçekleştiren bir insan modelinin imâlini de sağlamaktadır.
Dini hayatın merkezinden çekip onun yerine bilimi yerleştiren Batı, “bilimsel bilgi”ye kutsallık atfeder. Kesinliği olmasa ve sadece teoride kalsa dahi “bilimsel” olan her şey hakikat kabul edilir. Bu yargı üzerinden ortaya koydukları teorileri dünyaya dikte eder. Böyle bir model ise insanların istinat noktalarını kaybetmesine sebep olur. Bu da hakikatten tevarüs eden sırdan nasibini almamış fert ve toplumun ortaya çıkması gibi bir neticeye varır.
Oysaki biz Müslümanlar, hayatın tüm şubelerini kuşatıcı, attığı her adımda, giriştiği her faaliyette nasıl hareket etmesi gerektiğini belirleyici bir dinin müntesipleriyiz. Hayatın, bilimin ortaya koyduğu kurallar ile değil, din tarafından belirlendiğinin şuurunda olmalı ve buna göre davranmalıyız. Dolayısıyla dine dayalı bir dünya görüşü çerçevesinde her şeyi tahlil ve terkibe tabi tutarak kendi dil ve diyalektiğimizi kurmamız gerektiğinin de idrakinde olarak kurtuluşun Mutlak Fikir’e muhatap bir sistemden geçtiğini de bilmeliyiz.
Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “Hayatı Düzenleyen Kurallar Bilime Değil Dine Aittir” manşeti attık. Kapak mevzumuzu manşetimizle aynı başlığı taşıyan yazısıyla Mevlüt Koç işledi.
Bülent Civan, “İman ve İdrakin Zaman ve Mekân Çerçevesinde İki Buudu: Hira ve Sevr” başlıklı yazısında Hira ve Sevr üzerinden hakikate dair yorumlarda bulunuyor.
Hanife Kındır, Mevlânâ Hazretleri’nin Mesnevi’sindeki hayvan hikâyelerine değiniyor.
ABD, Büyük Buhran döneminden bu yana en büyük değişimi yaşıyor. The Economist, göç hareketleri verileri üzerinden yapılan bir analizle bu değişime dair “Why Americans are rethinking where they want to live” başlıklı makale yayınladı. ABD’de iktisadî, siyasî ve içtimaî şartlardaki değişimin ne gibi neticelere gebe olduğunu Amerika’nın sonunun yaklaştığını ortaya koyuyor. Tercüme yazısını “Amerikalılar Niçin Sürekli Nerede Yaşamak İstediklerini Düşünüp Duruyor?” başlığıyla okuyucularımıza sunuyoruz.
Abdulkerim Kiracı, “Organon ve Tercüme Faaliyetleri” başlıklı yazısında Organon’u ve yapılan çevirileri işliyor.
Fatma Kolaç, “Zihinlerdeki Oryantalizm” başlıklı yazısında Batılıların oryantalizm adı altında kendi hegemonyalarını İslam ülkelerine empoze ettiklerini anlatıyor.
Muhammed Yazıcı ile Türkiye’deki Batıcı rejim üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. “Kutuplaşmak, kendi kimliğini muhafaza etmektir” başlıklı röportajda her şeyiyle Batı’ya benzeyen, adeta Batı’nın eseri olan toplumumuzu ele aldık.
Mustafa Kökmen, “Kazakistan’da Neler Oluyor?” başlıklı yazısında son dönemlerde Kazakistan’da yaşanan hadiseleri ele alıyor.
Zeynel Abidin Danalıoğlu, “Çamaşır Suyu Ağacı” başlıklı hikayesiyle dergimizde.
M. Taha İnci, “Endülüs ve Kurtuba Camii” başlıklı yazısında Endülüs’ün ve Kurtuba Camii’nin kuruluş ve işgal aşamalarını ele alıyor, yapılan kültürel tahribata dikkat çekiyor.
Tarihçi yazar İbrahim Tatlı’nın kardeş yayın organı Baran Dergisi’nin Youtube kanalında yayınlanan “I. Dünya Savaşı’nı Kim Neden Çıkardı?” başlıklı programını sizler için yazıya döktük.
Hasan Hüseyin Akdağ, “Mimari Üzerine” başlıklı yazısında Doğu ve Batı mimarisini karşılaştırıyor, mimaride yükseliş ve düşüş dönemimize değiniyor.
Duyuru: Ekim 2004’ten beri yayın hayatına devam eden fikir, siyaset, kültür, ekonomi, toplum dergisi Aylık, bu sayıdan itibaren kardeş yayın organı Baran Dergisi ile birleşerek “Aylık Baran” adı altında aylık periyotlarla yayınlanmaya devam edecektir.
top of page
15,00₺Fiyat
bottom of page