top of page

Selam ve dua ile…

 

Batıcı rejim, bir asra yaklaşan hâkimiyet devrinde bir taraftan Müslümanları sindirerek sünepeleştirdi, diğer taraftan da tüm Müslüman Anadolu’nun idrakini iğdiş etti; mücadele azmini ve şuurunu kaybettirdikten sonra dahi Müslümanlar üzerindeki baskısını azaltmadı. Buna mukabil rejim baskısının fazlasıyla hissedildiği dönemlerde bile, yokluk içinde olsa da İslâm davası için kendi çapında doğru yahut yanlış bir şeyler yapmaya çalışanlar vardı. 28 Şubat’ın karanlığının dağılmasının ardından Müslümanlar, çevreden merkeze doğru yerleştikçe yuvarlaklaşmaya, zaten pamuk ipliğine bağlı olan prensiplerini kaybetmeye başladılar. Neticede Ak Parti’nin iktidarda bulunduğu son 20 yılda refah ve konfora erişen Müslümanlar rahatlığın, bolluğun, kolaylığın ve bunların getirisi olarak maddenin esiri oldular. Merkezde iman değil de, madde olunca, Allah rızasından ziyade nefsi için canını dişine takan bir “Müslüman” prototipi ile karşı karşıya kaldık. 

 

Memlekette paradan başka bir şey düşünmeyen ve konuşmayan, ihaleden ihaleye koşan, haksız elde ettiği kazançla gününü gün eden ve Allah korkusunu zerrece hissetmeyen Müslüman etiketli kişilerin bu denli bollaştığını görünce, “tüm mesele Batıcı Kemalistlerin yerini alıp onlar gibi yaşamak mıydı?” diye sormamak nâmümkün hâle geliyor.

 

Bilhassa iktidar çevresinde etiketi Müslüman olan, fakat Batılılara özenip onlar gibi yaşama iştiyakıyla hareket eden böyle bir zümrenin oluşması, en temelde dünyaya Müslüman gözlüğüyle değil de, Batı gözlüğüyle bakmaktan; yani anlayıştan kaynaklanmakta. Zira anlayışın yenilenemeyişi neticesinde zıddına inkılab eden Müslümanlar, bugün seküler dünya içerisinde, kendi kafalarında oluşturdukları dini İslâm zannederek hayatlarını devam ettirmekteler. 

 

Hülasası; mihraksız maddeci sistemler toplumlara iştihası doymayan, devamlı tüketen, hırslı, açgözlü bir hayat tarzı empoze etti. Üstad’ın tabiriyle “marka Müslümanları” da hakiki bir davaya sahip olmadıkları için bu hayatın peşinden koşa koşa gitti. Bugün Türkiye’nin en öncelikli meselesi bu anlayışın ortadan kaldırılması ve İslâm merkezli bir dünya görüşünün benimsenmesi zaruretidir. 

Kapağımızda bu meseleyi ele aldık ve “İsmen Müslüman Zihnen Seküler Marka Müslümanları, Türkiye’nin Gerçek Problemi” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Haşa Allah’ı Dolandırmaya Kalkanlar ve Sıçrama” başlıklı yazısında ele aldı.

 

Melikşah Sezen ile Müslümanların vaziyetini ve 10 Kasım dolayısıyla gündemde olan M. Kemal’e mevlid okutulması meselesini konuştuk. Sezen, “Gayrı Müslim’e Müslüman Ahkâmına Göre Muamele Edilmez!” diyor.

 

Faruk Hanedar, “Ezikliklerinden Din Değiştirenler!” başlıklı yazısında, sözde Müslüman fakat zihnî olarak Batılılaşmış eziklerin İslâm ahkâmından bîhaber vaziyetlerini tenkid ediyor.

 

Çakal Carlos (Salim Muhammed), Venezüella’nın vaziyeti çerçevesinde emperyalizme çalışan hainlerden bahsediyor. 

 

Abdülhamid Kalemli, “İkiyüzlü Batı’nın Sudan’da Demokrasi Ağıdı” başlıklı yazısında Emperyalist Batı’nın Sudan'da bir algı operasyonuyla Batıcı Hamduk'u ve hükümetini meşru hükümetmiş, halkın çoğunluğunun seçtiği bir yönetimmiş gibi pazarlamasını ve Hamduk'un kendi adamlarını, yeniden başa getirmek istediğini söylüyor. 

 

Orta sayfamızda, Müslümanlara zulmeden ve Kemalizmi yaşatan 5816 sayılı zulüm kanunu işledik.

Gazeteci Levent Kemal, Middle East Eye için 34 Türk askerinin İdlib’de şehid edildiği 27 Şubat saldırısında Rusya’nın payını ve tutumunu gözler önüne seren bir yazı kaleme aldı. Türkiye’deki bazı yayın organlarının sadece hükümete yüklenmek maksadıyla belli kısmını tercüme ettiği yazının tamamını Baran okurları için tercüme ederek yayınlıyoruz.

 

Sinami Orhan, “Yurtta Sulh Konseyi Bildirisi Suriye’de Hayata Geçiyor! -Namus Borcu Ölümdür; Darbe Riski-” başlıklı yazısında Türkiye ile Rusya arasında yapıldığı iddia edilen Suriye pazarlığını ele alıyor.

 

Osman Temiz’in “İdman ve Spor Kelimelerinin İştikak Bilgisi veya Etimolojisi Çevresinde” başlıklı yazı dizisi devam ediyor. 

 

Mustafa Kökmen, “Latin Amerika'da Arap Diasporası” başlıklı yazısında Latin Amerika'daki demografik yapıyı incelerken, Arap diasporasını ele alıyor.

 

Abdulkerim Kiracı, İmam Şafi’nin “Er-Risale: İslam Hukukunun Kaynakları” isimli eserini ele alıyor.

 

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

 

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle… Allah’a emanet olun…

 

Baran Dergisi 774. Sayı

15,00₺Fiyat
    bottom of page