Bu ayın sonunda, Mevlid Kandili’ni yâni, Gaye-İnsan ve Ufuk-Peygamber’in dünyaya teşriflerini idrak edeceğiz… Sahabî Efendilerimizden Aryad bin Sâriye’ye, “Resûl sana ne dedi?” diye suâl edilince şöyle cevab verdi:
“Ben, Allah’ın indinde son Peygamberim… Hem de Âdem’in balçığı yeryüzüne uzatılmış yatarken ve henüz cismine ruh üflenmemişken…”
Allah, onun yolunda ayağımızı sabit kılsın, Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat yolunu tutanları muzaffer etsin ve ihsan eylesin.
***
Gelelim bu ayki mevzumuza… Sıradışı hâdiseler, sıradışı neticeler doğurur. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde sıradışı hâdiselere tanıklık ediyoruz. 19. ye 20. yüzyıldakine benzer gelişmeler vuku buluyor. Rafa kaldırılmış, kapanmamış hesaplar yeniden açılıyor.
20. yüzyıl insanlık tarihinin en buhranlı dönemiydi. Çok uzak olmayan bir tarihte imparatorluklar yıkıldı, iki dünya savaşı patlak verdi, yaklaşık yetmiş milyon insan öldü. Cevaplanmamış sualler, çözülmemiş problemler tozlu raflara kaldırıldı. Çözümsüzlük krizleri daha da derinleştirdi ve meseleleri daha çetrefilli bir hâle getirdi. Bugün tüm dünya bir yüzleşme-hesaplaşma ile yeniden karşı karşıya. Krizler daha derinleşmiş ve güçlenmişken, küresel alandaki mücadele de çetinleşiyor! Bir süredir “vekiller” üzerinden yürütülen bölgesel savaşlar, çok daha büyük bir çatışmaya dönüşmek üzere!
ABD ve AB ayrışırken, “soruların cevabı”nın bu eksende olmadığını ilk anlayan İngiltere, birlikten ayrılırken eski sisteme ait yapıların işlevsiz kalmaya başladığını da fâş etmişti. II. Dünya Savaşı’ndan sonraki çatışma ve mâli krizlerin dozu her geçen gün daha da arttı. “Beklenen son”a yaklaşıyoruz. Fransa’nın “Horoz akıllı” Cumhurbaşkanı Macron’un saldırganlığının altında da çaresizliğin itirafı yatıyor. Amerika ise “kendi halkı”nın ihtiyaçlarını hâlâ İslâm dünyasında kan, zulüm ve şiddet saçarak, buradaki tabiî kaynaklara çöküp, haraç keserek karşılamanın peşinde. Fakat hesaba katmadığı bir şey var; Soğuk Savaş bittikten sonra, I. Körfez Savaşı’yla faaliyete koyulan “yüzyıllık plân” miadını doldurdu. ABD artık eski gücünde değil, dışarıda boy göstermeye çalışırken parçalanıyor. İcra edilmek istenen “plân”ın önündeki en büyük engel de gerçek İslâm; Ehl-i Sünnet vel Cemaat… Zaten hedefte olan da bu sebeple Türkiye…
Öte yandan teknoloji ve iletişimdeki imkânlar da kitlelere farklı tesir etti, tarihin dokusu değişirken, toplumların yapısı da değişti. Yani sadece siyasî ve iktisadî sahada buhran yaşanmıyor; asıl buhran içtimaî alanda yaşanıyor. Allandırılıp, pullandırılan ve hatta “kutsallaştırılan” Batılı hayat tarzı artık buharlaşıyor. Batı ve Batılılar tarafından dışlanan toplum ve sistemler artık çıkmaz sokakta olduklarını idrak ediyor. Eski yok oluyor, “yeni” için oluş sancıları yaşanıyor.
Kapağımızda sistemin geldiği son noktayı işledik ve “Amerikan Yüzyılı Sona Ererken Alıştığımız Dünya da Yok Oluyor…” manşetini attık. Kapak mevzuumuzu Mevlüt Koç, “Tarihin Dokusu ve Toplumların Yapısı Değişti” başlıklı yazısında işledi.
Bu ay, ABD’nin Afganistan’ı bombalayıp işgâle girişmesinin 19. senesi… ABD’nin Afganistan’da yaşadıklarını Carter Malkasian, “Foreign Affairs”da yayınlanan “İyi Savaş Nasıl Kötü Hâle Geldi? Ağır Çekimde ABD’nin Afganistan Hezimeti” başlıklı yazısında izah etti. Bu makaleyi ehemmiyetine binaen tercüme ettik ve “İnancın Teknolojiye Üstünlüğü: Taliban’ın ABD ve Kukla Rejime Karşı Zaferi” başlığıyla dikkatinize sunuyor, alâkayla okuyacağınızı düşünüyoruz.
İsveç, Danimarka ve Norveç’te bir dizi hâdise yaşandı. İslâm düşmanları yine Allah’a, Kur’an’a ve Resûlü’ne hakaret yağdırdı. Sosyolog Dr. Ramazan Akkır ile bu meseleye dair bir söyleşi yaptık.
Eren Haklı, tasavvuf bahsine giriş mahiyetindeki “Tasavvufa Dair Birkaç Not” başlıklı yazısıyla dergimizde.
Doğu Türkistan Basın ve Medya Derneği Başkanı Abdulvaris Hoten ile bir söyleşi yaptık, dergimizin orta sayfasında bulabileceksiniz.
Bahattin Yeşiloğlu, “Hatırıma Gelen Birkaç Mesele” başlıklı yazısıyla dergimizde.
Hanife Kındır’ın Allah dostu Mevlânâ Celaleddin Rumî hakkındaki yazısının başlığı, “Bir Tahlil ve Hz. Mevlâna”...
Zeynel Abidin Danalıoğlu’nun bu aynı yazısının mevzuu istikbali bir, iki ayrı mefhum “Zaman ve Çocuk”…
M. Taha İnci, “Mustafa Şekip Tunç’un Bir Din Felsefesi Eseri Üzerine” bir yazı kaleme aldı.
Melikşah Sezen, “Elmalılı M. Hamdi Yazır ve Hak Dini Kur’ân Dili” başlıklı yazısıyla tefsir incelemelerine deva ediyor.
Nice sayılarda görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet.
top of page
15,00₺Fiyat
bottom of page