top of page

Selâm ile...

 

Batı, dünyayı dini olmakla birlikte içtimai ve iktisadi yönden kendi tasallutu ve tahakkümü altında tutmayı bir hak olarak gördü. Bu küstahlık ve kibir içinde geleceğe projeksiyon tutarken, ne doğru hükme varabildi ne de doğru hükmü ayırt etme becerisine sahip olabildi. Bu süreçte kendi normlarını dikte etmeyi başardı. Evrensel olanı sadece Batılı değerlerden hareketle tanımlanan olarak gördü ve gösterdi. Bunun dışındaki tüm yaklaşımları şiddet yoluyla bastırdı. Böylelikle her türlü hukuksuzluğu yapmayı kendinde bir hak olarak gördü. Kendi dini değerlerini aşağılamakla ve yerine dinsiz bir toplum ihdas etmekle kalmadı, İslâm düşmanlığını yükselterek kendi iç düzenini koruma ve yeni sistemin yeni yapılarını kurma peşinde olmayı sürdürdü. Özellikle ahlaki olanı piçleştirmek suretiyle tamamen insandan çekip çıkararak dinden tevarüs eden değerleri kendine yabancı bildi ve bunu tüm dünyaya aşıladı. Evrensellik adı altında tek tip insan modeli çizdi. Dünya kardeşliği, dünya vatandaşı, evrensel kültür, evrensel kural gibi kelime oyunları ile toplumları toplum yapan değerleri unutturmaya çalıştı. Artık birçok medeniyet yerine, koca dünyaya empoze edilen tek bir "medeniyet" anlayışıyla, özünde Batılı olmasa da Batılılaşmış toplumlar ortaya çıktı.

 

Anlaşılacağı üzere dünya, değerlerini, ahlakını, tarihini, kültürünü ve dinini yitirdi. Ruhun insandan çekildiği, kelamın yalama olduğu, dilin kuruduğu, his ve hisse bağlı hasletlerin kısırlaştığı bir devirde yaşıyoruz. Batı’nın insanlığı sürüklemiş olduğu buhrandan yine Batılı normlar çerçevesinde çıkılabileceğini ummak ise safdillik olur.

 

Dolayısıyla Mutlak Fikir’in yol göstericiliğinde yeni sistemin yeni yapılarının üzerinde yükseleceği zemini temin etmek için ahlâkî dirilişi sağlamak ve bu doğrultuda müesseseleşmek Müslümanların öncelikli vazifesidir. Eğer İslâm dünyası olarak, “Çağlar Üstü Mutlak Fikir” etrafında bir “bütün” oluşturamazsak, kurtuluşumuz için de hiç, ama hiçbir yol kalmayacak!

 

Kapağımızda bu meseleyi değerlendirirken “Yeni çağın yeni ruhu ve gelecek yeni kültür ‘Mutlak Fikir’in yol göstericiliği ve denetleyiciliğinde gerçekleşmeli” dedik. Kapak mevzumuzu bu minvalde “Gelecek Yeni Kültür" başlıklı yazısında işleyen Mevlüt Koç yeni ve muhteşem bir çağın kapısının "Bütün Fikir"in rehberliğinde ve “Mutlak Fikir”in yol göstericiliği ve denetleyiciliğinde açılacağına işaret ediyor.

 

Muhammed Yılmaz, "Sosyal Politika Anlayışının Dönüşümü: Ulusal Ve Küresel Sosyal Politika Tartışmaları" başlıklı yazısında sanayi devrimi sonucunda meydana gelen sosyal politikayı, küresel örgütlerin sosyal politikalar üzerindeki etkisini, küreselleşme ile birlikte yaşanan değişim sürecini işliyor.

 

Abdulkerim Kiracı, "Erwin Schrödinger’in 'Doğa ve Yunanlılar & Bilim ve Hümanizm' İsimli Eseri Üzerine" bir yazı kaleme aldı.

 

Zeynel Abidin Danalıoğlu, "Yazı Yazamayan Yazar" başlıklı hikayesiyle dergimizde...

 

M. Taha İnci, Prof. Dr. Rıdvan Şentürk'ün "Sinemada Dijital Dönüşüm" isimli eserini yorumluyor.

 

Prof. Dr. Rıdvan Şentürk ile sinema üzerine konuştuk. Şentürk sinemanın analig düzenden dijital döneme geçişini anlattı ve sinemanın ne olup olmadığından bahsetti. Röportajı "Gerçeklik, Nisbet Yoksa Aradıkça Kaybettiğimiz Bir Şeydir" başlığıyla alakanıza sunuyoruz.

 

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dava arkadaşlarından, Yalçın Turgut Balaban ağabey
Mevlid gecesinde (17 Ekim 2021) Hakk’ın rahmetine kavuştu. Biz de bu vesileyle Yalçın Turgut’un, dergimizin 200. sayısı için yaptığımız mülâkatından pasajları tekrar yayınlıyoruz.

 

İbrahim Tatlı’nın kardeş yayın organı Baran Dergisi’nin Youtube kanalında iki bölüm halinde yayınlanan “Türkler Aslında Kızılbaş mıydı?” başlıklı programını sizler için yazıya döktük.

 

Melikşah Sezen, "Avamı Olmayan Dinin Cahili de Olmamalı" başlıklı yazısında İslam itikadının etraflıca bilinmesi ihtarını yapıyor.

 

Bu ay muhtevamız böyle… Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet olunuz.

Aylık Dergisi 206. Sayı

15,00₺Fiyat
    bottom of page