top of page

Selam ile…

 

Kapitalizm-modernizm birlikteliği tereddi ede ede önce postmodernizme, postmodernizm de popülizme evrildi. Kapitalizmin kuralları kültür piyasasında da geçerli. Kültür endüstrisince önce kurgulanan, sonra biçimlendirilen kültür, daha sonra da topluma giydiriliyor. İnsanlar sistemleştirilmiş bu mâlûmatlar manzumesini, popüler kültüre ait kalıpları hayatlarına taşıyarak kendilerine kurdukları sahte bir dünyada yaşıyorlar. Hakikatle değil, hikâye ediliş ve sunuluş biçimiyle ilgililer… Gelip geçici, uçucu olanın peşindeler. Ortak şuur altını inşa etmekte mahir “kültür simsarları”nın harmanladığı afyonu çekerek, eline tutuşturdukları oyuncakları yüksek ve değerli bularak, paranın ve lüksün peşinde mutsuz ve umutsuz bir hayat sürüyor… Aldığı komutla inanıyor, kendisiyle özdeşleştirdiği türedi siyaset madrabazlarının peşinden gidiyor. Biz de ülke olarak, kitlelerin afyonu olan bu popüler kültürden payımıza düşeni fazlasıyla alıyoruz. Türkiye’yi Türkiye, buradan başlayarak da İslâm dünyasını İslâm dünyası yapacak “KURTARICI FİKİR”in önemini kavramadığımız, bu fikri maddi ve mânevî bir zenginlikle tahkim edecek bir kıvama ermediğimiz sürece, toplumu teslim alan popüler kültürün iktidarından kurtulup kendi köklerimize dönebilmemiz çok zor…

 

Kapağımızda bu meseleyi işledik ve Üstad Necip Fazıl’ın “kimi ince, kimi uzun, kimi de kısa/dalmışlar başbaşa afyon çekerek yasa” dizeleri ile birlikte “Popüler Kültürün İktidarı” manşetini attık.

 

Kapak mevzumuzu “Hiç, Kiç ve Piç Olan Revaçta” başlıklı yazısında işleyen Mevlüt Koç, “Avrupa çıkışlı her hezeyanı Tanrı kelâmı mesabesinde görüp her şart altında doğrulamaya çalışmak, kendini bilen, insanı insan yapan hasletleri haiz insana yaraşır bir durum değildir; hezeyan hâlinde söylenmektir. Parçalara gösterilen dikkat yüzünden bütünü gözden kaçırmaktır.” diyor.

 

ABD’de siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında yayın yapan “Foreign Affairs”de Davos’un kurucusu Klaus Schwab tarafından kaleme alınan “Kapitalizm Hayatta Kalmak İçin Reform Edilmeli ‘Hissedar’dan ‘Paydaş’a” başlıklı yazıyı Faruk Hanedar’ın tercümesi ve sunumuyla sizlerle paylaşıyoruz.

 

Mustafa Özcan, “Kasım Süleymani’nin Dikenli Mirası” başlıklı yazısında, Süleymani’nin İran politikasındaki rolünden, ölümünden ve ardında bıraktıklarından bahsediyor.

 

Dr. Vehbi Kara “Asker Vatan ve Din Uğruna Ölmek İçin Vardır” başlıklı yazısında Türk askerinin Libya’ya girmesi gerektiğinden bahsediyor ve “Eğer Türkiye, Libya’da gerekli askeri desteği sağlayamaz ise Doğu Akdeniz ve mavi vatan suları elimizden çıkacaktır. Yetmedi; Akdeniz’deki gücümüz ve itibarımız aşındığı gibi güvenilirliğimiz de tehlikeye düşecektir.” diyor.

 

Cengizalp Akcan “Türkiye Gazhidrat Nimetinin Fakında mı?” başlıklı yazısında gaz hidratların öneminden ve kullanım alanlarından bahsediyor.

 

Sosyolog ve Koku Uzmanı Bihter Türkan Ergül ile kokunun tarihî serüveni üzerine yapmış olduğumuz mülakatı alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz. Ergül, bugün popüler kültürün bir metası hâline gelen kokuların insan üzerindeki tesirlerinden ve şifalarından bahsediyor.

 

Zeynel Abidin Danalıoğlu, emekli bir askerin yeni taşındığı mahallesindeki insanlara kök söktürmesini anlattığı “Yaşar Ölmez” başlıklı hikâyesinin ikinci bölümü ile bu sayımızda yerini alıyor.

 

Melikşah Sezen “Beyânu’l-Hak İsimli Tefsirin İtikadî Açıdan Tenkidi” başlıklı yazısında M. Zeki Duman’ın mevzubahis tefsirini tenkid ediyor.

 

Bu sayımızda Yönetmen İsmail Güneş ile yapmış olduğumuz bir mülakat da bulunuyor. Güneş ile sinemanın önemini ve Türkiye’deki dizi-sinema sektörlerini konuştuk.

 

Erzurum İl Müftüsü Hasan Hüsnü Sula ile Erzurum’da bu yıl 487.’si düzenlenen “1001 Hatim” programını konuştuk.

 

Ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.

Bir sonraki sayımızda görüşmek ümidiyle…

 

Allah’a emanet olun.

 

Aylık Dergisi 185. Sayı

15,00₺Fiyat
    bottom of page