top of page

Sizleri, her bir kelimesinden ayrı ayrı hissedar olmak ümidiyle, İbda Mimarı’ndan öğrendiğimiz veçhile, “İslâm’a muhatap anlayış davasının ulvi aşısını taşıyanlara hasredilmesi gereken bir aşkla” selamlarız.

 

Tarih; 16 Mayıs 2018. Bir fikir ve aksiyon sanatçısı aramızdan ayrıldı. Yine bir Mayıs ayıydı, bir başka dev, bir başka aşk ve çile adamı Üstad Necib Fazıl aramızdan ayrılmıştı. Ölüm gerçeği hep peşimizde ve her ân yanı başımızda. Kimi ondan kaçmak için türlü gaflet oyunlarına girerken kimi ise ölüm sırrını kurcalama ve kendi sırrını yoklama derdinde. Mirzabeyoğlu, bu ikinci sınıftan bir abide, bir aşk ve vecd adamı. “Bir büyüğün hâlini yine bir büyük anlatır” hikmetini başa alıp söylersek, onun hakkında Üstad’ın kanaati şudur: “Müjdelerin Müjdesi”. Fikirde, aksiyonda, edeb ve ahlâkta devasa bir kıymet; samimiyet, asalet ve zarafette Saadet Asrı’ndan esintiler taşıyan Müjdelerin Müjdesi, beklenen Mütefekkir.

 

Vefat sebebi; 4 Mayıs 1980’de, ismi İbda Mimarı tarafından konulan, 17-18 yıldır maruz kaldığı “uzaktan zihin yönlendirme cihazı Telegram” marifetiyle bir suikast. Ve neticede şehadet. Düşman hasmını tanır; 16 yıllık işkencelerle dolu zindan hayatına rağmen davasından zerre taviz vermeden fikir damıtmaya devam edene ödetilen bedel.

Kader Sırrı aşikâr olur bazen kelimelerde. Şehadetinden aylar önce, bacanağı Talat Bey’e söyledikleri: “Hayatımın hiçbir döneminde bir saniyeyi bile boş geçirmeyecek şekilde çalıştım. Her şeyi yazdım. Oradan bakıp okuyacaksınız. Ben her şeyi çizdim, bütün resmi tamamladım. (...) Çekilecek çilenin hepsini çektim.”

 

Evet!.. Müjdelerin Müjdesi, önümüze muhteşem bir mücadele tarihi, her satırı ilmik ilmik işlenmiş bir kurtarıcı fikir, onca ademe mahkumiyete rağmen üflediği mânâyla yetiştirdiği yüzbinlerce genç bıraktı. Müslümanların üstüne atılmış ölü toprağını silkelemekle kalmayıp, bilhassa son iki yüzyılda Batı’nın fikirde elde ettiği üstünlük payesinin yeniden Müslümanlara geçmesini sağlayıcı İBDA Hikemiyatını inşa etti. İslâm’ı yaşama ve yaşatma noktasında tam bir samimiyet timsali oldu ve etrafta dolanan bütün sahteleri ve şaşkınları deşifre edip gitti. Oyunlarını bozdu, to- prağa gömmek istedikleri bir nesli yeniden filizlendirip meydan yerine dikti, özlenen mücerred fikir zevkini ruhlara nakşetti.

 

Ve O’nun zamanında O’ndan sonrası... O’nun zamanı; ruhlar diridir ve hayatı devam eder, şehitlerin hâli ise bambaşka, sırrı Allah’a mahsus bir hâl. Dergimiz bu keyfiyetten nasibdar olmak gayesiyle Mirzabeyoğlu’nun hayatından bazı kesitlere el atmak derdinde. Bütünü anlatmak ne mümkün!.. Bu yüzden bu sayımız biraz kaba çizgileri ile biyografik bir anlatıma sahip. Fikri veçhesine dair mevzuları sonraki özel sayılara havale ettik. Herhangi bir kopukluğun oluşmaması gayesiyle bu sahada çalışma yapan birkaç kişinin yazılarına da yer vermeyi ihmal etmedik.

 

İlk özel sayımızı (Necip Fazıl) çıkarma hazırlıkları yaptığımızda bir sonraki sayımızı, İbda Yayınları’nın kuruluş tarihi olan 1 Ağustos’ta “Salih Mirzabeyoğlu Özel Sayısı” olarak çıkarmayı takvime kaydetmiş ve bundan sonraki sayıyı “Büyük Doğu-İbda” şeklinde başlıklandırıp not etmiştik. Şehadet haberi ile birlikte bu özel sayı iki taraflı bir öneme haiz oldu. Ve dergimiz baştanbaşa bu mânânın kokusu, hüznü ile doldu. Hem davada hem gündelik hayatta yakın arkadaşı ve dostları olan Mevlüt Koç ve Kazım Albayrak’ın yazıları bu açıdan oldukça mühim. Saadeddin Ustaosmanoğlu’nun Metris’te O’nun yanındayken yaşadıkları, Ercan Çifci’nin Gölge ve Akıncı Güç dergisi üzerine yaptığı çalışma, Star gazetesinin Telegram bahsine dair Ömer Emre Akçebe ile yaptığı röportaj da ayrıca okunmaya değer. Ve bunun dışında, Fatih Turplu ve Cumali Dalkılıç başta olmak üzere birçok gönüldaşın büyük bir emeği ile dergimiz dolu dolu oldu.

 

Uzatmayalım!.. Sizleri O’nunla başbaşa bırakalım.

 

Aylık Dergisi Salih Mirzabeyoğlu Özel Sayısı

40,00₺Fiyat
    bottom of page