top of page

Uzunca bir süredir memleketin gündemini işgal eden 31 Mart yerel seçimleri yapıldı. Seçimler Cumhur İttifakı’nın Türkiye genelinde yaklaşık yüzde 52 oyluk zaferiyle neticelenirken, İstanbul ve Ankara’da belediye meclislerinde hâkimiyetin Ak Parti ve MHP’de olmasına mukabil –henüz itirazlar neticelenmemiş olmasına rağmen- büyükşehir belediyelerinin CHP’ye gitmiş gibi gözükmesi, tartışmaları beraberinde getirdi. Seçimde hile iddiaları ortaya atıldı.
 
Bu iddialar ortaya atıldı, ama Türkiye’nin en güçlü parti teşkilatı olmakla övünen İstanbul Ak Parti teşkilatının bu hileler yapılırken, hatalı oy kullanmak üzere bilhassa yaşlı seçmenler manipüle edilirken nereye kayboldukları merak konusu oldu. Bizim açımızdan şaşırtıcı olan yaklaşık yüzyıldır milletin dinine, imanına, ırzına, ahlâkına tasallut eden CHP zihniyetinin oylara musallat olmasından ziyade, şayet iddialar doğru ise iktidarın böyle organize bir operasyona nasıl müsaade ettiğidir.
 
Esasında yukardaki sorunun cevabı zor değil; devletin içine işlemiş ve onu işleten konumundaki rejim Kemalist’tir. Kemalist rejim, artık müttefik olduğu kripto Fetöcüler ve yerli CIA ajanlarıyla beraber, mevcudiyetini muhafaza ettiği müddetçe, iktidarda başka bir anlayışa uzun bir süre izin vermeyecek ve bu tür hadiseler yaşanmaya devam edecektir. Yani problemimiz, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmekle, sözde yapısal bir takım değişikliklerle halledilecek bir problem değildi; fakat iktidar cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle her şey hallolmuş gibi davranmaya başladı. Bilhassa, tek davası parsa olanların işine geldi bu durum.
 
31 Mart seçimleri her bakımdan ders alınması gereken bir şekilde neticelenmiş; yalnızlığı her hâlinden belli olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etrafını dolduran yiyicilerin tepelenmesi gerektiğini, can çekişen Kemalist rejime her fırsatta sunî teneffüs yapmak yerine üzerine toprak atılması gerektiğini, Müslüman Anadolu halkının her şeye rağmen bu hamlelere girişilmesi için desteğinin tükenmez olduğunu göstermiştir. 15 Temmuz’da başlayan halk ihtilâlin inkılâblarla taçlanması gerektiğinin yeni ve sert bir ihtarı olmuştur.
 
Kapağımızda bu meseleyi değerlendirdik ve “İnkılâba Dayanmış Saatler Döne Döne” manşetini atarak “15 Temmuz’da Başlayan Halk İhtilâli 31 Mart ile Beraber İnkılâblarla Taçlandırılmalı” dedik.
 
Dergimizde kapak mevzumuzu farklı veçhelerden ele alan yazıları okuyabileceksiniz.
 
Ömer Emre Akcebe, “Diyalektik, İşler Her Zaman!” başlıklı yazısında her halükârda 31 Mart seçimlerinden çıkan neticenin rahmet olduğundan bahsediyor.
 
Kâzım Albay, “Seçimler ve Ak Parti Eleştirisi” başlıklı yazısında iktidar partisinin belediyecilik anlayışı ve partideki hâkim zihniyet çerçevesinde bir seçim değerlendirmesi yapıyor.
 
Kerim Bozdağ, “Seçimin Galibi Sadece Millet” başlıklı yazısında “doğru fikirlerle donanmamış her hareketin sonu felâkettir” ihtarında bulunuyor.
 
Baran Demir, “Seçime Dair Bir Takım Mülahazalar” başlıklı yazısıyla dergimizde...
 
Ak Parti eski Milletvekili Metin Külünk, TYB Başkanı Mahmut Bıyıklı ve Araştırmacı Yazar Cemal Toptancı 31 Mart seçimlerini Baran dergisi okurları için değerlendirdi.
 
Emre Karaca, “Beka Sorunlarımız” başlıklı yazısında, seçimlerde ön plâna çıkan “beka meselesi”nin kendisine hatırlattıklarını anlatıyor.
 
Bahattin Yeşiloğlu’nun belediyeciliğe denk düşen bir çerçevede kaleme aldığı yazısının başlığı “Şehirciliğe Dair”...
 
Carlos (S. Muhammed), bu haftaki yazısında Filistin Toprak Günü'nin sene-i devriyesi vesilesiyle "Büyük Dönüş Yürüyüşü"nden ve Venezüella'dan bahsediyor.

 Osman Temiz’in “Dünya Devleti veya Devletlerin Devleti Olmaya Namzet İki Devlet Modeli: Leviathan ve Başyücelik Devleti” başlıklı yazısı dördüncü bölümü ile devam ediyor.
 
Gülçin Şenel, “Matematik Sanatı” başlıklı yazısında Ramanujan isimli Hintli matematikçi vesilesiyle Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “Erkam” eserinden ve matematikten bahsediyor.
 
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Baran Dergisi 638. Sayı

15,00₺Fiyat
    bottom of page